23. TÜSAP Vizyon Toplantısında ilaç endüstrisinde gelecek konuşuldu. 23. TÜSAP Toplantısı, “İlaç ve Eczacılık” ana başlığı altında “İlaç Endüstrisinde Gelecek” teması ile 3 Eylül, Cuma günü, kamu, STK ve özel sektör temsilcilerinin katılımı ile Exponext by Ekspoturk online platformda yapıldı. TÜSAP Yürütme Kurulu Başkanı ve Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Sabahattin Aydın’ın açılışını yaptığı toplantı, başta Sağlık Bakan Yardımcıları Prof. Dr. Sabahattin Aydın, Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Tolga Tolunay, Cumhurbaşkanlığı Bilim Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu Üyesi Dr. Osman Coşkun, OHSAD Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Reşat Bahat, AİFD Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mete Hüsemoğlu, İEİS Biyoteknolojik İlaç Platformu Başkanı Murat Barlas, TİSD Genel Sekreteri Dr. Sami Türkoğlu, İVEK Vakfı İcra Kurulu Başkanı Dr. Mahmut Tokaç, TOBB Sağlık Sektör Meclis Başkanı Dr. Seyit Karaca, MASSİAD Başkanı Akif Tolga Sözen, TÜMDEF Genel Başkanı Kemal Yaz ve Dünya Sağlık Örgütü Türkiye Ofisi Program Yöneticisi Prof. Dr. Toker Ergüder olmak üzere 59 üst düzey sağlık profesyonelinin katılımı ile gerçekleşti.
EY Amerika Sağlık ve Yaşam Bilimleri Sektörleri Başkanı Dr. Arda Ural’ın ana konuşmacı ve İEİS Genel Sekreteri ve aynı zamanda İlaç Sektörü TÜSAP Yürütme Kurulu Üyesi Savaş Malkoç’un moderatör olarak yer aldığı 23. TÜSAP Toplantısı, Türkiye İlaç Sanayicileri Derneği (TİSD), Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD) ve İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) ile Abbott, Amgen, Atabay, Eczacıbaşı, Janssen ve Roche firmalarının katkıları ile düzenlendi.
EY Amerika Sağlık ve Yaşam Bilimleri Sektörleri Başkanı Dr. Arda Ural
“Gen düzenleme, hücre ve gen tedavisi ve protein katlanması bilimin en önde gittiği noktalar”
Konuşmasında ilaç ve bilimin 10 bin yıl öncesine dikkat çeken EY Amerika Sağlık ve Yaşam Bilimleri Sektörleri Başkanı Dr. Arda Ural, 9000 yıl öncesinden 1600’lere kadar geçen süreçte 1 milyarın altında olan dünya nüfusunun 20. yy’da logaritmik bir patlama yaparak hızla artış gösterdiğine dikkat çekti. 2060 yılında anne başına 2.1 çocuk hesabından gitmek sureti ile nüfusun 9,5 Milyar gibi bir rakamda olacağını sözlerine ekleyen Ural, bilim insanlarının bu nüfusun mevcudiyetini korumak ve sağlıklı bir şekilde yaşamasını sağlamak için çaba sarf ettiklerini ifade etti.
1928’de Fleming’in Penisilini bulmasından 30 yıl geçtikten sonra 2. Dünya Savaşında Penisilinin genel anlamda insanlığın kullanımına ve insan sağlığı envanterine girdiğine ilişkin örneğin yanı sıra 1961’de haberci RNA’nın bulunduğu ancak 2019 yılına kadar haberci RNA ile ilgili ortada bir tedavi yöntemi ya da aşı olmadığı örneğini paylaşan Ural, bu gelişmeler ve ardından buluşlarla halka açık yenilikçi tedavilerin gelişmesi arasında yani keşif ile kullanım arasında daha uzun yıllar olduğunun altını çizdi.
1990’lı yıllarda o zaman için büyük katkılara yol açan fakat bugün artık fiyat ya da yenilikçilik olarak çok da konuşulmayan birçok tedavilerin milyar dolarları aşan, yenilikçi small moleküller yani 10 bin kilodaltondan ufak kimyasal bazlı ilaçlarla gerçekleştiğinden söz eden Ural, 2000’lere gelindiğinde Genentech’in 1970’lerde kurulmasından sonraki 20-30 senelik bir sürenin ardından artık biyoteknolojinin daha iyi anlaşıldığı ve kişiye odaklı tedavilere gelindiğini kaydetti. 2000’li yıllarda hücre ve gen tedavisinde tek genin mutasyon bozukluklarına karşı gelen nadir hastalıklarda kullanılması gibi birçok yeni açılım olduğunu ve heyecanlı bir döneme gelindiğini sözlerine ekleyen Ural, 2000’li yıllarda özellikle monoklonal antikorların ortaya çıkarılması ve endüstriyelleşebilmesi ile çok daha odaklı gidilmesi sayesinde 2020’lerden itibaren değişik ve hızlandırılmış bir döneme girildiğini belirtti.
Tıpta gerçekleşen bu yeniliklerin ötesinde tüketici açısından da değişimlerin olduğunu, “doktor sizi görecek” kavramından “hasta sizi kabul edecek” yaklaşımına gelindiğini ve kişiye özel ve sonuç odaklı tedavilerin önem kazandığını vurgulayan Ural, “Bundan 10 yıl önce firmalarla kullanıcılar arasında 12 tane sonuca odaklı müzakereler ve anlaşmalar olduğu halde, özellikle sonuca odaklı meselelerin ortaya çıkmasından sonra yani şimdilerde 100’lerce var. Geçenlerde 962 adet saydık. Bu demek oluyor ki, sizin klinik çalışmalarınız bir ilacı üretirken örneğin yüzde 20’lik bir gelişme sağlayacaksa alıcı ve satıcı arasında anlaştığı fiyattan işlem yürüyor ancak yüzde 20’nin üzerinde bir gelişme varsa buna istinaden devletin sağladığı bir tasarruf var ve size bu tasarrufu eşitlikçi bir şekilde paylaşalım diyor. Eğer sonuncu senaryoda siz yüzde 20’yi sağlayamadıysanız ödemeyi yapan tüzel kişiliğe ya da devlete üretici olarak bir çek iletiyorsunuz, zira yüzde 20’lik gelişme taahhüdünüzü gerçekleştiremiyorsunuz. Sonuç odaklı alım-satım önemli bir kavram olarak Avrupa’da zaten vardı, önümüzdeki süreçlerde dünyanın geri kalan kısmında da göreceğiz” dedi.
Tedarikin önem kazandığını ve pandemide de tedarik zincirinin ne kadar kırılgan olduğunun görüldüğünü belirten Ural, “Şu anda ilaç üretiminde kullanılan aktif API dediğimiz içeriklerin yüzde 80’i Çin’den geliyor. Çin’den gelen tedarik zincirinin kopması ile bugün bazı ilaçlarda -özellikle geçen sene- ulaşılamama olayı yaşandı. Şu anda tedarik zincirleri ve tüm devletler ‘bu içeriği Uzakdoğu’dan ucuza almaktansa acaba yakına çekmenin bir faydası olur mu’ diye konuyu masaya yatırdı. ‘Bunu Çin’den, Hindistan’dan ucuza almak yerine nasıl olur da kendi memleketimde otomasyon yöntemi ile yaparım’ şeklinde yerelleşmeye doğru giden bir süreç var. Çok enteresan bir süreç ve daha da göreceğiz” diye konuştu.
Ural ayrıca, gen düzenleme, hücre ve gen tedavisi ile protein katlanması konularının bilimin en önde gittiği noktalar olduğuna değinerek şunları kaydetti: “Nadir hastalıklar, otoimmün hastalıklar, mental hastalıklar ve onkoloji grubundaki terapötik alanlar önümüzdeki 10 yıllık süreçte ilgi çekiyor ve çekmeye devam edecek. Şu anda çok büyük alanda yapılan klinik çalışmalar buraya odaklı. Jennifer Doudna, CRISPR Cas9 Gene Editing konusunda Nobel aldı. Özellikle nadir hastalıklara bakarsak aşağı yukarı 7000 nadir hastalık var ve şu ana kadar yüzde 10 civarında tam tedavi olmayıp semptomları yönetmek itibari ile bu hastalıklar tedavisi edilebiliyor. Örneğin nadir hastalıklarda gen editleme ile o problemi ortadan kaldırabiliyorsanız, yani genin o proteini pompalamasını kestiğiniz anda problemi çözüyorsunuz. Kümülatif bir çözüm oluyor. Çok heyecanlı ancak yolun çok başındayız. Hücre ve gen tedavisinin de çok büyük lojistik problemleri olduğunu söylemek gerek. Hastadan alınan ve aferez ile gen tedavisi uygulanıp hastaya geri gelen tedaviler var. Şimdi daha çok allojeniklere doğru geçiyoruz. Başka kişilerden alınıp mühendislikle değiştirilen ve başka hastaya verilen tedavilerin arttığını görüyoruz. Protein katlama da çok önemli bir konu. Google’nin bu konuda bir firması var: DeepMind. Yıllardır çözülemeyen problemleri çok hızla çözmüş. Proteinler malum üç boyutlu yapılar. Bu yapıların katlanarak nasıl reseptörlere gideceği ile ilgili çalışmalar çok önemli. Neticede geometriden bahsediyoruz. Buna bir örnek verecek olursak, şu anda Delta varyantından bahsediyoruz. Alfa varyantı ile Delta varyantı arasındaki farka yani İngiltere mutasyonu ile Hint mutasyonu arasındaki farka baktığımızda, bir aminoasidindeki mutasyon dolayısı ile zıpkın proteinin açısı daha kapalı iken mutasyonla kollarını daha fazla açtığı için insandaki ACE 2 reseptörlerine daha hızlı ve efektif bağlandığını görüyoruz. Bunun sonucu olarak da 1200 katı daha fazla viral yük oluşuyor. Yani bunlar esotekir ya da 25 yıl sonra olacak şeyler değil, şu anda içinde yaşadığımız olaylar.”
COVID’in dijitalleşme ve teknolojinin hızlanmasına yol açtığına da dikkat çeken Ural, gerek yatırımcılar gerek sağlık sistemleri gerekse yenilikçi ilaç gibi ilaç inovasyonu yapanların pandemi sürecinde dijital teknolojileri çok daha etkin kullanabileceklerini gördüğünü belirterek “Yatırımcıların tercihleri ve fonların nereye gittiği aşağı yukarı 10 yıllık süreçte endüstrinin nereye doğru gidileceğini gösterir. Sağlık tarafında dijital sağlık fonlamalarının arttığı görülüyor. COVID’in geldiği noktada birincisi birçok ülkede sağlık sistemleri hazır değildi. Çoğu ekonomi sosyoekonomik olarak hazırdı fakat dünyada sağlık sistemlerini fonlayan devletler çok büyük bir bedel ödüyor. Bunun etkilerini göreceğiz. Nitelik Amerika’da 3.5 trilyon dolar, 11 trilyon dolar gibi altyapı yatırımları, paketler açılıyor. Bu yatırımların vergiler artırılarak uzun yıllarda geri alınması planlanıyor. Bunu dünyanın her yanında göreceğiz. Yine G20’de Global Vergi Platformu konuşuluyor. Ekim ayında tekrar toplanacaklar. Burada ‘tüm vergilerin dünya genelinde yüzde 15’e düşürülerek tüzel kişilerin dünyanın değişik yerlerinde oturması ile birlikte sızan vergiyi nasıl geri alırız’ gibi bir endişe var” diye konuştu.
Sağlık Bakan Yardımcısı ve TÜSAP Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sabahattin Aydın:
“Geleceğe yönelik bakışta hep öngörülerimiz değil bazen karşılaştıklarımız bizi yönlendiriyor”
Kimyasal teknolojilerden biyoteknolojilere kayışla birlikte ilaç endüstrisinde hızlı bir dönüşüm yaşandığını ve genel ilaçlardan hedefe yönelik tedavilere ve kişiye özel ilaçlara ciddi bir kayış olduğunu kaydeden Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Sabahattin Aydın, “Buna ayak uydurabilen ve uyduramayan ülkeler var. Enfeksiyon tedavilerinden, yaygın enfeksiyon tedavilerinden ve halka yönelik tedavilerden kronik hastalıklara, kanserlere kayış var. Özellikle son günlerde nadir hastalıklara yönelik ciddi bir odaklanma söz konusu. Yani içerik olarak sektörde hızlı bir değişim yaşandığını hepimiz biliyoruz. Ancak özellikle içinde bulunduğumuz pandemi dönemi sanki çarkı başa çevirdi. Tekrar çok basit bir viral enfeksiyonla ilaç mücadelesi ve arkasından onu aşı ile önleme mücadelesi ile tüm dünya olarak uğraşır hale geldik” diye konuştu.
Şu anda da her ne kadar çok olumlu adımlar atılsa da bilhassa ilaç açısından bakıldığında pandeminin başladığı 2020 yılının başından bugüne kadar dün yararlı denen ilaçların bugün yararsız bulunduğu ve başka yeni ilaçların yararlı diye telaffuz edildiğini sözlerine ekleyen Aydın, sözlerine şöyle devam etti: “Ancak 2 yıllık bir sürede geldiğimiz noktada henüz ilaçla bir tedavi yapabilir durumda değiliz. Dolayısıyla aslında tüm bu gelişmelere rağmen bazen küçük bir organizma tüm bir sistemi alt üst edebiliyor. Başa dönebiliyoruz. Bu açıdan geleceğe yönelik bakışta hep öngörülerimiz değil bazen karşılaştıklarımız bizi yönlendiriyor. Tabi ki sadece sektörün içeriği ile olaya bakmak bir yana bu sektöre verilen fırsatların da göz önüne alınması lazım. Başta ekonomi politikalarının yönlendirdiği ilaç geliştirme, tedarik ve tüketim ekosistemi geleceğimizi tayin eden önemli faktörlerdir.”
Prof. Dr. Sabahattin Aydın:
“İçinde bulunduğumuz pandemi dönemi çarkı başa çevirdi”
İlaç endüstrisinde kimyasal teknolojilerden biyoteknolojilere hızlı bir dönüşüm olduğu ve nadir hastalıklarla mücadeleye ciddi odaklanıldığı bir süreçte viral bir enfeksiyon kaynaklı pandemi ile birlikte çarkın başa döndüğünü belirten Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Sabahattin Aydın, tüm gelişmelere rağmen bazen küçük bir organizmanın tüm bir sistemi alt üst edebildiğine dikkat çekti.
Dr. Arda Ural:
“Sağlık sistemini fonlayan devletler çok büyük bedel ödüyor”
COVID 19 pandemisine birçok ülkenin sağlık sisteminin hazır olmadığına vurgu yapan EY Amerika Sağlık ve Yaşam Bilimleri Sektörleri Başkanı Dr. Arda Ural, çoğu ekonomiler pandemiye sosyoekonomik olarak hazır olsalar dahi dünyada sağlık sistemini fonlayan devletlerin çok büyük bedeller ödediğini kaydetti. Nitekim Amerika’da 3.5 trilyon dolar, 11 trilyon dolar gibi altyapı yatırım paketleri açıkladığı söyleyen Ural, yine G20’de Global Vergi Platformunda tüzel kişilerin dünyanın değişik yerlerinde oturması ile birlikte sızan vergiyi nasıl geri alırız endişelerinin konuşulduğuna dikkat çekti.